26 Mart 2014 Çarşamba

Kızkulesi Efsaneleri

Üsküdar’ın tarihi değerlerinden 2.500 yıllık Kızkulesi, İstanbul’un da en önemli simgelerinden biridir. Battal Gazi’den Afrodît’e kadar uzanan pek çok efsanesi anlatılır. Bu yüzden gizemini hâlâ korumaktadır. Kızkulesi, Marmara ve Karadeniz’in sularının birleştiği yerde bulunuyor. Bu açıdan Hz. Hızır ve Hz. Musa’nın buluş­tuğu mekan olma ihtimali de çok yüksek.

Klasik hikayeyi herkes bilir. Kendisine, çok sevdiği kızının on sekiz yaşına geldiğinde bir yılan tarafından sokularak öleceği söylenen kral çareyi yılanlardan uzak, denizin ortasında­ki kuleyi onarmakta bulur ve kızını da oraya kapatır. Ama kehanete engel olunmaz. Kuleye gönderilen üzüm sepetinden çakan yılan prensesi zehirler. Prensese demirden bir tabut yaptırılır. Ayasofya’nın girişine defnedilir. Bugün, halâ daha bu tabutun üstünde iki delik vardır. Yılanın, prensesi ölümünden sonra da onu rahat bırakmadığına dair rivayetler de vardır.
Kuran ı Kerim’de, Kehf (Mağara) suresinde Hz. Hızır’la Musa’nın buluşmasından ve yol arkadaşlığına ait sırlardan bahsedilir. Hz. Hızır mahlukatın sırrına eşyanın görünmeyen ilmine vakıftır. Hz. Musa ise dış aleminin rehberi ve bilgesidir.
Bu ayetlerde Hz. Hızır’la, Musa Aleyhisselamın buluştuğu iki denizin birleştiği yerden bahsedilir. Ancak coğrafya, açık bir şekilde belirtilmez. Bu ayetlerden yola çıkarak Musa Pey­gamberin daha çok yaşadığı coğrafyayı hesaba katarak bu iki denizin birleştiği yer olarak daha çok Kızıldeniz’in ismi geçiyor.
İsrail Kohenleri’nin de bildiği bir sır şu ki Hz. Musa ile Hz. Hızır bu Kızkulesi’nin bulunduğu bölgede buluşuyor. Karadeniz ve Marmara’nın buluştuğu; yani iki denizin birleştiği yer burası. Ayrıca Hz. Hızır Batın ilimde bir denizdi, Hz. Musa ise zahir ilimde. “İlmin deryası iki adam ve iki deniz” iki sır bir noktada cem oldular.
Bir de bu birleşmenin mührü gerekiyordu. Zamanla kulpuna oturtturulup bu mühür, Boğaz’ın bu mutena yerine dikildi. Hikayesi ne olursa olsun Kızkulesi de işte bu mühürdür, Kızkulesi onun bahanesidir. (Hz. Musa’nın yardımcısı askeri deha Hz. Yuşa’nın makam kabri, kulenin teğetini alan tepededir.
Kızkulesi hakkında diğer bir efsane bizans imparatorunun bir kızı olur. İmparator buna çok sevinir ve kızının doğum gününü, ülkesinde bayram ilan eder.
Her yıl, prensesin doğum günü bayramı görkemli bir şekilde kutlanır. İmparator, bilginlerinden, kızının tahta hazırlanması için eğitilmesini ister. Fakat bilginlerin en yaşlısı, imparatora, kızının on sekiz yaşına basmadan bir yılan tarafından sokularak öleceğini kehanet eder. Bunun üzerine imparator, denizin ortasındaki küçük bir adacık üzerinde yer alan kuleyi onararak kızını buraya yerleştirir.
Böylece yıllar geçer. İmparatorun kızı on sekizine basmak üzeredir. Ancak, kaderin kaçınılmazlığını kanıtlarcasına, kuleye gönderilen üzüm sepetinden çıkan bir yılan, prensesin tenine süzülerek zehrini boşaltır.
İmparator, kızının ölümüne çok üzülür ve kaderden kaçılamayacağını anlar. Kızı toprağa gömülürse, yılanlara yem olacağını düşünerek, prensesin cansız bedenini mumyalatıp pirinç bir tabuta koydurur. Tabutun da Ayasofya’nın yüksek duvarlarından birinin üstüne yerleştirilmesini emreder. Böylece, kızının hiç değilse ölüsünün yılanlardan korunacağını düşünür.
Bugün, bu tabutun üstünde iki delik vardır. Yılanın, prensesi, ölümünden sonra da rahat bırakmadığı anlatılır.
Kızkulesi ile ilgili tarih, antik çağa yani M.Ö 341’e kadar dayandırılıyor. Kim neden yaptırdı bilinmiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder